Yapılan araştırmalara göre her yıl dünyada 12 milyon kız çocuğu, çocuk yaşta evlendirilerek eğitim, sağlık ve istihdam başta olmak üzere pek çok temel haktan yoksun bırakılmakta ve Türkiye’de ise 18-45 yaş arası her 5 kadından 1’i çocuk yaşta evlendirilmiş. Her yıl tüm dünyada kız çocuklarının yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek amacıyla kutlanan Dünya Kız Çocukları Günü’nde belki radyoda, belki bir taş plakta, belki de bir filmde kulağınıza çalınan o meşhur şarkının hüzünlü hikayesini anlatacağız.
Paşa babanın şair kızı
Şişli eski Kaymakamı Mehmet Öklü’nün kaleme aldığı kitaba göre şarkının söz yazarı olan kadın şairlerimizden İhsan Raif Hanım, 1877’de “Osmanlı eliti” bir ailede doğar. Annesi Çerkes kökenli Servet Hanım, babası ise 2. Abdülhamid döneminde valilik ve bakanlık yapmış, sarayın gözde isimlerinden Köse Mehmed Raif Paşa’dır. Babasının eğitimlerine çok öznem vermesiyle kardeşleriyle birlikte özel hocalardan müzik, edebiyat ve Fransızca dersleri alan İhsan Raif, dönemin şairlerinden Rıza Tevfik’in etkisiyle hece ölçüsüyle halk şiiri tarzında şiirler yazmaya başlar.
Henüz 13 yaşında bir gelin
“Kimseye Etmem Şikâyet”i yazmasına yol açacak “talihsiz hadise” ise İhsan Raif, 13 yaşındayken Nişantaşı’ndaki Taş Konak’ta yaşanır. Odasında kardeşi Belkıs’la oynarken bir gürültü kopar. Kapı açılır ve içeri hayatında hiç görmediği bir adam dalar. İhsan Raif’in hatıralarında “Arap Bacıların komplosu” olarak anacağı olayda içeri dalan ve İhsan’ı kaçırmaya kalkışan adam reji memuru Mehmet Ali’dir. Hiçbir temas olmaz, Mehmet Ali korkar ve kaçar ancak İhsan Raif’in “adı kirlenmiştir”. Babası, kızının ve diğer aile fertlerinin ağlamalarına, yalvarmalarına aldırmaz ve 13 yaşındaki kızını “o hain Mehmet Ali’yle” evlendirir ve İzmir’e bir sürgün havasında yollar. 14 sene dönemeyeceği İstanbul’a veda ederken içinde ailesinden, çocukluk masumiyetinden, çok sevdiği İstanbul’dan, hem de hiç sevmediği kocaman bir adamın karısı olarak ayrılırken yazar o şiiri.
İşte o dillerden düşmeyen şarkının sözleri:
“Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime
Titrerim mücrim (suçlu) gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet (karanlık perdesi) çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…”
Zorla el öptüren eşini boşadı
Ancak 27 yaşında 3 çocuk annesi bir genç kadın olarak döner İzmir’den. Bir süre sonra çapkınlıklarıyla bezdiren hayırsız kocadan boşanmasına izin çıkar. İkinci evliliği bir gün sürer. Zorla elini öptürmek isteyen ikinci eşini hemen boşar. İlk ve tek büyük aşkı, yazar Şahabettin Süleyman ile üçüncü evliliğini yapar. Artık dönemin tanınmış kadın şairlerinden olan İhsan Raif ile Şahabettin Süleyman çiftinin evi, Yahya Kemal’den Ahmet Haşim’e, Ruşen Eşref’ten Fazıl Ahmet’e devrin edebiyatçılarının toplantı yerlerinden birisi olur. Ne yazık ki Şahabettin Süleyman tatil için gittikleri bir Avrupa seyahatinde İspanyol gribine yakalanarak 1921 yılında hayatını kaybeder.
49 yaşında hayatını kaybetti
Eşinin beklenmedik şekilde ölmesi İhsan Raif’in tekrar karanlığa gömülmesine yol açsa da yas döneminde hep yanında olan Strasburglu şair Bell ile dördüncü evliliğini yapar. Bell, İhsan Raif Hanım’a aşkından dinini değiştirerek Hüsrev adını alsa da bu son evliliği pek hoş karşılanmaz. Bu aşk ilişkisi, İhsan Raif Hanım’ın, döneminde oldukça başarılı bulunan ve bestelenen şiirleriyle değil, hakkında çıkan dedikodularla anılmasına neden olur. Balkan Savaşı sırasında Hilal-i Ahmer (Kızılay) cemiyetinde gönüllü hemşirelik yapan, Milli Mücadele’nin de ateşli destekçilerinden olan İhsan Raif Hanım, 1926 yılında Paris’te geçirdiği apandisit ameliyatı sırasında henüz 49 yaşındayken hayata veda eder.