Amerika’da 2011-2015 yılları arasında, yaklaşık 160 bin yetişkin üzerinde yapılan bir araştırmada evlerinde 80 veya daha fazla kitap bulunan kişilerin yetişkinlikte okuryazarlık, matematiğe yatkınlık, iletişim becerilerini geliştirdiği ifade edilmekte. Norveç nüfusunun yüzde 14’ü, İsveç nüfusunun ise yüzde 13’ü, kütüphanelerinde 500’den fazla kitap bulundurarak en büyük koleksiyona sahip ülkelerken, maalesef ülkemizde bu sayı 80’nin altında. Yaşadığımız dönemdeki ekonomik şartları ve artan kağıt maliyetleri ile kitaplara ulaşım zorlaşsa da çevremizdeki kütüphanelerden ödünç alarak da bunu mümkün kılabiliriz.
İşte her sınıfa özel ilkokul çağındaki çocuklarınız için seçtiğimiz kitap önerileri:
1. SINIFLAR İÇİN
Kemal’in Londra Günlüğü / Özge Lokmanhekim
Canım Ağacım / Jacques Goldstyn
Diğerleri ile aynı olmadığını düşünen bir çocuk ile ‘Bertolt’ adını verdiği ve yaşının 500’e yakın olduğunu tahmin ettiği meşenin dostluğunu konu alan kitapta yürekleri ısıtan bir arkadaşlık, yaşam ve ölüm anlatılmakta. Yaşlı bir meşe ağacı olan Bertolt, çocuk için yalnızca bir saklanma yeri değil, aynı zamanda bir labirent, bir kaledir. Bir gün yeniden bahar gelir ama Bertolt’un dalları bir türlü tomurcuklanmaz. Bir kedi ya da kus¸ öldüğünde ne yapılacağını bilirsiniz. Peki ya bir ağaç öldüğünde?.. Çocuğun , arkadaşının yaşamını ve cömertliğini onurlandırmak için muhteşem bir fikri vardır!
Benim Neyim Eksik (Yufka Yürekli Ğ’nin Hikayesi) / Göknur Birincioğlu
“Önemli olmak, sevilmek istiyorsan önce kendini sevmeli ve önemsemelisin”
Ğ harfi, çok üzgündü çünkü hiç bir sözcük onunla başlamıyordu! Çok sevdiği birkaç sözcüğün baş harfi olmayı denedi: Ğıldız, ğejderha, ğunapark, ğaydede … Yok, olmuyordu işte! Ğ’nin tek hayali vardı: Önemsenmek, kendini değerli hissetmek… Hiçbir sözcüğün kendisiyle başlamadığına üzülen yufka yürekli Ğ harfi, alfabeden ayrılmaya karar verir ama O giderse ne yağmur yağabilir, ne gökkuşağı çıkabilir, ates¸böceği onsuz ışık saçamaz, kaplumbağalar kabuklarından çıkamaz, doğanın bütün dengesi altüst olacaktır ve diğer harfler onu aramaya koyulur. Kendisiyle barışık olmak üzerine muhteşem bir hikaye…
Jules’ün Bir Yılı /Hubert Ben Kemoun
1’inci sınıfa giden Jules’in maceralarının konu alındığı serinin bu kitabında kahramanımızın sınıf arkadaşlarıyla ilişkileri, derslerde yaşadığı zorluklar, okul etkinlikleri, rengarenk çizimlerle eğlenceli maceralar yer alıyor. Jules kitap okumaktan pek hoşlanmaz. Öğretmenlerinin okuma saatinde onlara bir şeyler okumasına ise bayılır. Öğretmenleri Korsan Billy’nin maceralarını okumayı öyle bir yerde bırakır ki Jules soluğu kitapçıda alır. 5 kitaplık seride bulunan diğer maceralar ise:
Beklemek Çok Zor, Herkes Partiye, Kim Korkar Sınavdan, Sürprizlerin Sürprizi, En Sevdiğimiz Korsan
Pöti / Gökçe Gökçeer
Çocuklara hayvan sevgisi bir köpeğin, üstelik kitabın sonunda fotoğraflarını da bulabileceğiniz gerçek bir kahramanın ağzından anlatılıyor. Pöti, seneler önce Yedikule Hayvan Barınağı’ndan evlat edinilmiş. Hayvanları petshoplar yerine sokaktan ya da barınaklardan da sahiplenebilineceğini çok güzel bir dille ifade edilen kitaptaki kahranımız Pöti, yedi yaşında bir barınak köpeği. Sıradan köpeklere göre çok daha havalı, hem çok özel, hem de farklıdır. Petshop’lar yerine barınaklardan ve sokaktan hayvan evlat edinilebileceğini vurgulayarak çocuklarınızla birlikte sadece hayvanları beslemek için de barınaklara gidebileceğinizi hatırlatıyor. Ayrıca bu kitabı satın alarak Pöti gibi barınaklarda yas¸ayan hayvanlara yardım etmiş olacaksınız, çünkü alınan her kitapla Yedikule Hayvan Barınağı’na 1 TL bağış aktarılıyor. Pöti’nin maceraları serinin diğer kitapları Pöti ve Dede , Pöti’nin Gri Dişi kitapları ile devam ediyor.
2. SINIFLAR İÇİN
Çetin Ceviz / Sinan Yaşar
Yazar Sinan Yaşar’ın ilk kitabı olan Çetin Ceviz / Sıradışı Bir Ödev Hikayesi’nde gelişen aile bağlarını, akla hayale gelmeyen icatları ve birçok hayvanın bilinmeyen özellikleri konu ediliyor. “Merhaba. Ben Çetin Ceviz. En sevdiğim oyuncaklarım tornavidalarım, kablolarım, pillerim, lambalarım olmuştu. Ufak tefek icatlarım da vardı tabii ama bu icatlar Fen ve Teknoloji dersinin ödevi için yeterli değildi. Çok daha büyük bir şey yapmalıydım. Tüm kasabada ses getirmeliydi. Herkes onu konuşmalıydı. Sıra dışı olmalıydı… Sonra bir fotoğrafa rastladım evde. Dedem ve ben… Babama ve bana çok benzeyen bu adam, beni kucağına almış, gülümsüyordu… Birdenbire harika bir fikirle kendime geldim. Bana icat yapmamda yardım edecek kişi karşımda gülümsüyordu. Uçmayı öğrenen bir devekuşu kadar mutluydum. Hayalimde, saatte doksan kilometre hızla dedeme doğru koştum…’ Çetin Ceviz’in bu hikayesine daha sonraki maceraları da eklendi.
Günümüzün en büyük sorunlarından tüketim çılgınlığı üzerine harika bir hikaye… Adadaki tüm eşyaları tamir eden, kırık kalpleri bile onaran Kadir Bey’in hikayesi. Adanın ciğercisi Muammer Bey çok iddiacı ve alıngan biridir. Öyle ki, kardeşi çalışkan tamirci Kadir Bey’e de küsmüştür. Oysa her tür eşyayı, hatta kırık kalpleri bile onaran tamircinin bundan haberi yoktur. O, adalıların bozulan ne kadar eşyası varsa onarmakla uğraşır, eskileri değerlendirir, eşyaların geçmişini anlatır durur. Ancak, beyaz eşya satıcısı ve nalbur kazançlarına engel olan tamirciden hiç hoşlanmazlar. Adalılar da eski eşyadan bıkmış, yeni şeylere sahip olmak istemektedirler. Sonunda tamirciyi adadan uzaklaştırmaya karar verirler. Ama nasıl?
Hepimizin çocukluğunda özel bir yeri olan inandığından vazgeçmeyen, cesur Küçük Kara Balık ile çocuklarımızın tanışma vakti. Küçük Kara Balık’ın bir hayali vardı… İçinde bulunduğu ırmaktan çıkıp denize ulaşmak. Bu hayalini gerçekleştirme yolunda türlü zorluk, baskı ve engelle karşılaşacak ama asla yılmayıp mücadeleye devam edecek… Bakalım Küçük Kara Balık sonunda hayalini gerçekleştirebilecek mi?”
Usta yazar Zülfü Livaneli’den kaleminden bu kısa hikaye, günümüzün sorunlarından biri olan göç konusu üzerine… “Uzun zaman önce, köyünde ailesiyle yaşayan siyah saçlı bir çocuk vardı. Fakat bir gün, babası daha iyi bir iş bulabilsin diye, sarı saçlıların çoğunlukta olduğu bir ülkeye taşınmak zorunda kaldı. Çocuk orada, kendini farklı ve yalnız hissetti çünkü hep onunla dalga geçiyorlardı. Belki de, siyah saçlarını bir şapkanın altına gizlerse, onu da oyunlarına çağırırlardı. Yıllar geçti, siyah saçlı çocuk büyüdü ve bir oğlu oldu. Oğlunun da, sınıfına yeni gelen arkadaşıyla dalga geçtiğini duydu. Ve başladı hikâyesini anlatmaya…Oğlu, babasını dinledikçe, arkadaşını ne kadar kötü hissettirdiğini anladı. Ve arkadaşını mutlu etmek için bir plan yaptı.”
Herkesin Evine Döndüğü Gün / Aslı Tohumcu
Okurları, kendinden başkasına yaşam hakkı tanımayan insanın dünyasında masalsı bir gece yolculuğuna çıkaran kitapta yine umut çocuklarda.
“Tuhaf bir geceydi. Şehrin sokakları, baştan aşağı insandan heykellerle donatılmış gibiydi. Sanki tüm şehir bir “tuhaf sanatlar müzesi”ne dönmüştü. Neydi bu insanları kıpırtısız hale getiren? Şaşırdıkları için mi böyleydiler, yoksa yaptıkları bir şeyden utandıkları için mi? Derken, ay ışığı şehrin meydanını aydınlattı. Beklenmeyen misafirleri ve onlara eşlik eden çocukları…”
Hep daha iyisine ulaşma arzusu, tüketim alışkanlıklarımız, mutluluk, şükredebilmek ve aile kavramları üzerine geçmişten günümüze hem çocuklara, hem de ebeveynlere çok güzel bir hikaye … Zihni sürekli yepyeni fikirlerle dolup taşan, zeki, yaratıcı ve heyecanlı kişiliğiyle dikkat çeken Lolo Mucittaş’ın, çok sevdiği eşi Zizu ve oğlu Finfo ile mutlu bir hayatı vardır.Ama aslında pek de mutlu değildir. Çünkü konforlu bir yaşam sürdürebilmeleri için icat etmesi gereken sayısız şey vardır…”
3. SINIFLAR İÇİN
Benim Zürafam Uçabilir / Mert Arık
Özgüven, hayal gücü, azim ve cesaret üzerine yazılmış en güzel hikayelerden birisi. “Herkes zürafa resmi çizebilir. Siz de çizebilirsiniz! Moni, resim derslerini çok severdi. İlginç şekiller çizmeye ve renklerle oynamaya bayılırdı. Fakat bir gün tuhaf bir şey oldu.Moni resim çizemedi. Hem de zürafa resmini… Öğretmeni, Moni’yi hayal ettiği her zürafayı çizebileceği konusunda cesaretlendirmeye çalışsa da o ikna olmuyordu. Ancak öğretmeninin pes etmeye niyeti yoktu. Tabii Moni’nin de… Peki Moni, zürafa resmi çizebildi mi?”
Sıradışı bir öğretmen ve öğrencilerinin eğlenceli hikayesini konu alan kitabı çocuklarınızın severek okuyacağını düşünüyoruz. “Bayan Charlotte, diğer öğretmenlere hiç benzemiyor: Kocaman bir şapka takıyor ve eski püskü elbisesiyle bir korkuluğu andırıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir çakıl taşıyla konuşuyor! Çocuklar başta öğretmenin kafadan çatlak olduğunu düşünseler de, bir süre sonra, yeni öğretmenin okulu eğlenceli hale getirdiğinin farkına varıyorlar. Matematik dersinde sınıfı çubuk makarnalarla ölçüyor, bir gorille ilgili inanılmaz hikâyeler anlatıyor, hatta çocuklarla beraber futbol oynuyor!” Bayan Charlotte’un diğer maceraları da Can Yayınları’ndan yayımlandı.
Kendi olabilmek, yeteneklerini, ilgi alanlarını keşfetmek, hayatın anlamı ve özgür irade üzerine bu harika bilgelik hikayesini mutlaka sizin de okumanızı öneriyoruz. “İsmim Sofía. On bir buçuk yaşındayım, büyüyünce aylak olmak istiyorum.”
Çocuklarla felsefe konuşabileceğiniz harika kitaplardan biri daha… Anooshirvan Miandji ‘den düşünmeye sevk eden sorularla yine muhteşem bir hikaye… ve yine hem çocuklara hem de yetişkinlere!
Neden bazıları doğrulara inanmak istemez? Neden bazıları sorunları çözmek yerine onlarla yaşamayı ve acı çekmeyi sever? Acı çekmek kader mi? Düşünmek çok zor bir iş mi? Dedikodu bir düşünme şekli mi? Kendisini eleştirmeyen toplumu ne bekler? Tek başına kalmak yanılmak mı demektir? Vazgeçmeyenler için bir olasılık daha var mıdır? Bu sorulardan bazılarını merak ediyorsanız Filozof Meşe’yi okumanız gerekebilir.” Miandji’nin kaleminden Saman Adam kitabını da listeye eklemenizi öneriyoruz.
İsveçli yazar Asa Lind’in kaleme aldığı hikayede küçük bir kız çocuğu olan Zackarina’nın büyüme yolculuğunda sahilde rastladığı Kumkurdu ile dostluğu, sohbetleri yer alıyor. Annesi ve babasıyla birlikte deniz kıyısında yaşıyan ancak Zackarina, bir gün yalnız başına sahile indi ve orada benzersiz biriyle karşılaştı: Kürkü altın gibi parıldayan, vahşi ve güzel Kumkurdu’yla… Evrenle yaşıt Kumkurdu, Zackarina’nın merak ettiği her şeyi bilmektedir, büyüklerin anlam vermediği davranışlardan, doğumdan ölüme pek çok konuyla ilgili sohbet etmektedir. Hikaye serisi, Kumkurdu / Daha Fazla Kumkurdu / Daha da Fazla Kumkurdu isimli üç kitaptan oluşuyor.
4. SINIFLAR İÇİN
Savaşı Bitiren Sinek / Bryndis Björgvindsdottir
İzlanda Çocuk Edebiyatı Ödülü’ne layık görülen bir cesaret ve dayanışma öyküsü. Çocuklar ve yetiskinler için, savas ve karasinekler hakkında ilginç bir hikâye! Kolkex, Sinek ve Hermann seker siradan karasineklerdir; hani şu kayda değer bir şey yapmayan, etrafta vızıldayıp duran sineklerden…Bir gün, evlerini paylaştıkları insanlar, “teknoloji harikası” elektrikli sineklikten almaya karar verir. Artık o evde kalamayacaklarını anlayan üç kafadar, Nepal’in iyi kalpli keşişlerini aramaya koyulur. Duyduklarına göre, bu nazik keşişler bir sineği bile incitmeyen insanlardır. Uzak diyarlara yaptıkları bu yolculuk sırasında konakladıkları ülkede savaşla ilk kez tanışan sinekler bu saçmalığa bir son vermeyi kafaya koyar. Üstelik “Bir sineğin elinden ne gelir ki!” demeden.
Yine Şermin Yaşar ve yine çocukların ellerinden düşürmeden kahkahalarla okuyacağı bir kitap. Aslında son derece tonton ve şefkatli bir babaanne olan Hasibe Hesapoğlu’nun hiç beklenmedik bir şekilde çocuklarının evine yerleşme macerasını anlatıyor. Torununun ağzından dinleyecek olursak olaylar tam olarak şöyle gelişiyor: Her şey babaannemin âniden kapıda belirmesiyle başladı. Ayağında pateni, üstünde balerin eteği ve pembe saçlarıyla bir babaanne ancak bu kadar kapıda belirebilirdi! Neredeyse bir barınağı dolduracak kadar evcil hayvanın yanı sıra legolar, yapraklar, taşlar, hayalî bir arkadaş ve daha bir sürü tuhaf şeyle dolu 15 valiziyle bize yerleşmeye karar verdi! İnsanın babaannesinin yaramaz bir çocuğa dönüşmesi çok acayipti. Bazen oturup bağıra çağıra ağladı, bazen de olur olmadık kahkahalar attı! Kıyafetleri de arkadaşları da fikirleri de oyuncakları da birbirinden garipti. Babaannem yüzünden ne uyuyabildik ne oturabildik ne de eğlenebildik.Tek istediğimiz eski tonton, şefkatli babaannemizdi. Gerçek babaannemi o kadar özlemiştik ki… Ve tam da artık ümidimizi kestiğimiz anda işler değişti. Ne mi oldu? Babaannem geri döndü!”
Bu çok güzel hiyayeyi okurken çocuklar, çevre kirliliğinin bizim dışımızdaki canlıları da nasıl etkilendiği, dostluk, vefa ve bir canlıya büyütmek için onu dünya getirmek gerekmediğini, iki farklı canlı türünün bir arada yaşayabileceğine, şahit olacaklar. “Okyanusu aşmaya çalışırken, dökülen petrolden zehirlenen genç martı Kengah, son kalan gücüyle karaya ulaşmayı ve orada yumurtlamayı başarır. Kengah, ölmeden önce, içinde yavrusunun olduğu yumurtayı kedi Zorba’ya emanet eder ve ondan üç şey hakkında söz ister. Zorba, yumurtayı yemeyecek, yavru çıkana kadar yumurtayı sıcak tutacak ve yavruya uçmayı öğretecek.”
Yazar Ahmet Şerif İzgören, yaşanmış olaylardan esinlenerek kaleme aldığı bu hikayede “Hiç dönüp bakmayın. Güneşi arkanıza alırsanız sadece gölge görürsünüz, güneşe doğru dönerseniz gölgeler arkanızda kalır. Bırakın arkanızda kalsın gölgeler.” sözleriyle girişimciliğin önemine vurgu yapıyor.
Usta yazar Feyza Hepçilingirler ‘in kaleminden, çevre duyarlılığı üzerine harika bir hikaye …“Aras ve Diyar, Buğra’nın Amerika’dan gelen kuzenleridir. Yanlarına Orkun’u da alarak deniz kıyısında kısa bir yürüyüşe çıkarlar. O âna kadar ne dünyanın karşı karşıya bulunduğu tehditlerin farkındadırlar ne de bu tehditler karşısında kendilerine düşen sorumlulukların. Yolları üstündeki küçük rastlantılar onları bu tehditlerle ve dünyanın içinde bulunduğu sorunlarla yüzleşmek zorunda bırakır. Yaşamlarına yönelik tehlikeler hakkında Aras’ın anlattıklarını dinlerken bir anda kendilerini o tehlikeleri yaratanların karşısında bulurlar. Bu da yetmezmiş gibi az sonra tehlikenin en büyüklerinden birinin içine düştüklerini göreceklerdir.”