Şarkıcı Gülşen’in “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” suçundan tutuklanması Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 126’ıncı maddesinde yer alan suçu yeniden gündeme getirdi. İşte Gülşen’in tutuklanma süreci ve “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” suçunun detayları…
Şakrıcı Gülşen bir konserinde İmam Hatip Liselileri’ne yönelik sarf ettiği iddia edilen sözleri nedenniyle gözaltına alındı. Gülşen, emniyetteki işlemlerinin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesine sevk edildi. Polis tarafından adliyeye getirilen Gülşen, otoparktan adliyeye giriş yaptı. Cumhuriyet savcısına ifade veren Gülşen, tutuklanması istemiyle hakimliğe sevk edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcılığınca yazılan sevk yazısında, şüpheli Gülşen Çolakoğlu’nun konser sırasında yaptığı konuşmada imam hatiplilerle ilgili söz ve beyanlarda bulunduğu, bunların basın yayın organlarında, sosyal medya platformlarında yer aldığı ve sarf edilen sözlerin toplumun bir kesiminde yoğun tepkilere neden olduğu belirtildi. Bu tepkilerin, özellikle sosyal medyada yapılan çok sayıda paylaşım ve yorumla gündem olduğu kaydedilen sevk yazısında, ”soruşturma konusu sözlerin kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike oluşturacak şekilde kamu güvenliğini bozucu ve sarsıcı niteliğe haiz olduğu, bu şekilde halkın farklı özelliklerine sahip bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik içirmesi nedeniyle TCK 216/1. maddesinde düzenlenen ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ suçunun unsurlarını oluşturduğu, bu kapsamda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve CMK 100. maddede yazılı tutuklama sebeplerinin bulunduğu” belirtildi.
Şüphelinin, üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi göz önüne alınarak tutuklanması talep edildi.
“Şaka yapıyordum”
Şüpheli Gülşen Çolakoğlu, savcıya verdiği ifadede, olaya konu sözlerin 30 Nisan 2022’de Ataşehir konserinde geçtiğini belirterek, “Ben 25 yıllık sanatçıyım. Müzisyen çalışma arkadaşlarım var. Bu grupla birlikte konserlerde sahne alırım. Kadromda klavye müzisyeni olarak yer alan Miraç isimli arkadaşımın lakabı ‘imam’dır. Ayrıca arkadaşlarla kendi aramızda ‘aptal, salak, sapık’ olarak şakalaşırız. Talihsizlik olarak bu iki kelime bir araya gelmiştir. Arkadaşımız imam hatipte okumamıştır. Grupta tüm arkadaşlarımın lakabı mevcuttur. Bu konuşma, bu diyalog, konserin hatırlamadığım bir aşamasında, muhtemelen bir şarkı arasında Miraç ile aramızda geçen bir konuşmadır. Orkestrama, ‘Beni seyircilerimin arasına omuzlarınızda taşıyın’ demem üzerine, bana orkestra arasından ‘Seni imam taşısın’ şeklinde cevap gelince bahse konu konuşma Miraç ile aramızda geçmiştir. Bu konuşma, konsere gelenlere ya da medyaya hitaben yaptığım bir konuşma değildir.” şeklinde konuştu.
Ülkesini seven, fırsat eşitliğine inanan, kimseyi ayırıp örselemeyen bir sanatçı olduğunu söyleyen şüpheli Çolakoğlu, şöyle devam etti:
“Bu kısa görüntü aylar sonra kim tarafından ne amaçla servis edildi bilemiyorum. Ancak provokatif amaçlı olarak servis edildiğini düşünüyorum. Aramızdaki esprilerin bu haliyle kamuoyuna yansıması sonucu yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Ben imam hatiplileri ya da ülkemizin bir kısmını kötülemek, onlara hakaret etmek amacıyla asla bu konuşmayı yapmadım. Ülkenin tüm değerlerine ve hassasiyetlerine saygım sonsuzdur. Ayrıca yaşanan olayın zamansız bir yerde gerçekleşmesi talihsizliktir. Ben memleketimin bütünlüğünü, dil, din, ırk hiçbir şekilde kategorize etmeden ülkemin bütünlüğünü ve refahını görmek için mücadele ediyorum. En yakın arkadaşımla yaptığım esprinin insanları kışkırtıcı bir şekilde yorumlanmasını kabul etmiyorum. Ben yıllardır tanınan bir insanım. Şu ana kadar meslek hayatımda herhangi bir grubu veya insanı ayırt ya da kategorize etmedim. Şakalaşmanın herhangi bir gruba yönelik nefret içerikli olarak algılanması beni çok üzmüştür.”
Gülşen, savcılık işlemlerinin ardından Nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi.
Mahkeme “Halkı Kin ve Düşmanlğıa Tahrik” suçundan tutukladı
Şüpheli Çolakoğlu, Nöbetçi İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliğinde yaptığı savunmada da emniyet ve savcılık ifadelerini tekrar ederek, “Bana ihtiyacı olan bir çocuğum var. Ben suç işlemedim. Bana ihtiyaç olunan her an gelebilirim. Tutuksuz yargılanmak istiyorum. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Serbest bırakılmamı talep ediyorum.” dedi.
Hakimlik, şüphelinin üzerine atılı bulunan ”halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını, gösterir somut delillerin mevcut olması, suçun yasal alt ve üst sınırı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağının anlaşılması, bu anlamda tutuklama tedbirinin daha uygun ve orantılı olacağını değerlendirerek şüphelinin tutuklanmasına karar verdi.
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu nedir?
Gülşen’in tutuklanmasının ardından vatandaşlar “Halkı Kin ve Düşmamlığa Tahrik” suçunun ne olduğu ve cezası ile ilgili soruların yanıtını aramaya başladı. Peki Halkı Kin ve Düşmanlığa tahrik suçun ne anlama geliyor? Halkı kin ve düşmanlığa tahrik nedir? Cezası kaç yıldır? İşte Türkiye’nin gündeminde olan suçun Türk Ceza Kanunu’ndaki yeri ve cezai karşlığı:
TCK’nın 216. Maddesi
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu, TCK’nın 216. maddesinde “Kamu Barışına Karşı Suçlar” bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir:
Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu
Madde 216 (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Halkı Kin ve Tahrik Suçu nasıl oluşur?
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu unsurlarının somut eylemlerde oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinde politik kaygıların da dikkate alındığı görülmektedir. Yargıtay uygulamasına göre halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunun unsurları şu şekildedir:
Somut bir tehlike suçu olarak 5237 sayılı TCK’nın 216. maddesinde düzenlenen ve kamu düzenini, toplum huzurunu/barışını himaye eden, esas itibariyle nefret söylemini sınırlandırmayı hedefleyen Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etmek suçu; halkı, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik edilmesini cezalandırmaktadır.
Bir halk kesimine karşı işlenmeli
Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; Suçu oluşturan “tahrik”, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. Fail subjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir red veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Diğer bir tabirle etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermelidir. Failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.
Dini değerleri aşağılama
TCK’nın 216/3. maddesinde düzenlenen “dini değerleri aşağılama” suçunun hareket unsuru; halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri kamu barışını bozmaya elverişli biçimde alenen aşağılamaktır. Buradaki dini değerlerden maksat, inanç sistemi, dini büyükler, ibadet yer ve şekilleri gibi o inanışı temsil eden ve inananlarca dini kıymet atfedilen her türlü şey anlaşılmalıdır.
Her aşağılama halkı kin ve düşmanlığa tahrik sayılmaz
Madde metnindeki asıl hareket unsuru dini değerleri aşağılamaktır. Doktrinde aşağılamak “değer vermemek, önemsiz, anlamsız, gereksiz ve yararsızlığını belirterek kişilerdeki saygı ve güven duygularını sarsmak” olarak tanımlanmıştır. Bu aşağılamanın mutlaka alenen yapılması gerekir, aleniyet suçun kurucu unsurudur. Her türlü aşağılama, 216/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturmaz, bu aşağılamanın kamu barışını bozmaya elverişli niteikte olması gerekir. Kamu barışını bozmaya elverişli olmaktan maksat ise, aşağılama fiilinin bireylerin taşıdıkları, barış esasına dayalı bir hukuk toplumunda yaşadıklarına dair duyguyu zedelemesi veya zedeleme ihtimalinin somut biçimde ortaya konmasıdır. Görüldüğü gibi bu suç bir tehlike suçu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bahse konu eylemin gerçekleştirilmesi ile, halkın dini değerlerinin aşağılandığı duygusuna kapılması önemli değildir. Objektif olarak eylemin aşağılayıcı nitelikte olması yeterlidir. Ayrıca bu suç somut bir tehlike suçu olarak kabul edilmelidir. Bu suretle hakim kararında suça konu eylemle ne şekilde kamu barışının bozulmaya elverişli olduğunu tartışmak durumundadır. Başka bir deyişle, dini değerlerin her türlü aşağılanması anılan suçu oluşturmamaktadır, aynı zamanda bu aşağılamanın kamu barışını bozmaya elverişli olması da gerekir (Y18CD-K.2019/598).
Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır