Hangi birimiz, “kendimi tümüyle kabul edip seviyorum” diyebilir? Hangimiz, tamamen öz güvenli ve sağlıklı benlik algısıyla her daim huzurlu olduğundan bahsedebilir? Süregelen klinik gözlemler ve yapılan araştırmalar ışığında, insanların kusurlu olduklarına dair bir kök inançlarının olduğu söylenebilir. Elbette, her hususta olduğu gibi yoğunlukları ve deneyimlenme sıklıkları farklılık gösterebilir. İnsan olmak biraz yoksunluk, biraz boşluk ve biraz da kusurluluk hisleriyle karakterizedir ve psikolojik sağlamlık için bu alanlarda belli seviyede tolerans geliştirmemiz gerekir. Ancak, bazılarımız için kusurlu olduklarına dair kök inanç (şema) her şeyin önüne geçer. Kendilerinde sürekli neyin eksik ve tuhaf olduğuna dair seçici bir dikkat geliştirirler. Bu kadar çok mercek altında olmak elbette, irili ufaklı bir şeyler bulup rahatsız olmamıza neden olur.
Kompleksli yapı ne demek?
Kompleksler; farklı öğeleri içinde barındıran, ruhsal çatışmanın tezahürü olan karmaşık bir yapıyı ifade eder. Psikolojik açıdan kompleksi bir kabuk gibi düşünebiliriz. Kabuğu kaldırdığımızda altında kanayan yara olması mümkündür. Problemli yaşantılar sonucu hissedilen ve saplantı haline gelen utanç, reddedilme, suçluluk gibi zor duygular, sorunlu tutumlar ve kendini aşağıda görmek gibi açıklanabilir.
Kompleksler; ruhsal, bedensel, zihinsel veya çevresel olabilir. Örneğin; özünde kötü bir kişi olduğuna inanmak, fiziksel olarak kilo, boy, burun, eğitim veya kültürel olarak, sosyo-ekonomik olarak yahut yaşa bağlı kompleksler deneyimlenebilir. Her bireyin kompleksi kendi hikayesinde saklıdır ve terapiler ışığında kaynakları ortaya çıktıkça gerçek bir kabulle uzlaşım sağlanabilir. Yani, kompleksin seviyesi hepimizde farklılık gösterse de panzehri olan kabul ve ifade edebilmek ile hafifleyebilirler.
Kompleksli insan nasıl olur?
Eğer, herhangi bir durumla ilgili ortaya çıkan kaygılarınız gün boyu sürebiliyor veya o konuyla ilgili kolaylıkla rahatlayamıyorsanız kompleksten söz edebiliriz. Oluşum süreçlerine bakıldığında çocukluk ve ergenlik dönemlerinde izler görülür. Problemlerimizin kaynağı kök ailemiz olabileceği gibi mizaç yatkınlıklarımızın payı da yadsınamaz. Örneğin; mükemmeliyetçi olan bir bireyin, kendisiyle ilgili yüksek beklentileri vardır. Bilinçdışında hep kusursuzluğa ulaşabilme ideali vardır. Elbette, böyle bir idealin gerçek hayatta bir karşılığı yoktur; çünkü insanın elinde olmayan durumlar olabileceği gibi, kendisinden daha yüksekte işleyen düzene mensuptur.
Medya, sosyal medya ve estetik sektörlerinin üzerimizdeki baskısı alta yatan ruhsal çatışmayı tetikleyebilir. Fotoğraf düzenlemeleri, sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşam ve düzenli egzersiz ile desteklenmiş iyi bir genetik miras ve estetik müdahaleler olmadan “kusursuz” bir vücut yoktur. Bunlar olduğu takdirde de o kusursuzluk aslında ürkütücü olabilir. Aslında, insana iyi gelen şey karşısındaki kişinin de onun gibi kusurları ve bazı eksikleri olan “gerçek insan” olmasıdır. Böylelikle “can cana” temas edebiliriz. Ekonomik olarak beslediğimiz komplekslerden de başarılı gördüğümüz insanları biraz gözlemleyerek, örneğin; tutumlu olduğu yönlerini veya hikayelerini, ödedikleri bedelleri, uzak durduğu şeyleri ve zorlandıkları zamanları dinleyerek sıyrılabiliriz. Hayatta, hepimiz her konuda şanslı değiliz ve olmayacağız. Başkasının elindeki renklere odaklanmak yerine “bendekilerle nasıl en güzel tabloyu resmedebilirim” diye odaklanmak bizi birçok açıdan mutluluğa ulaştırabilir. “Elimden geleni insanlığımla harmanladım” vicdan rahatlığı tüm pamuklardan hafif olabilir.
Komplekslerinizden nasıl kurtulabilirsiniz?
Komplekslerden kurtulma yolları…
İnsan, yapayalnız hissetmeye uzun süre dayanamaz. İç görüsü yoksa ortaya çıkan ruhsal problemlerin farkında dahi olmasa da psikolojik rahatsızlıklar deneyimler ve kendisini yapayalnızlık içinde gerçekleştiremez. İnsan sosyal canlıdır. Sosyal canlılıktan anlaşılan büyük çevrenizin olması, her hafta sonu planlarınızın olması demek değildir. Can cana bağ kurabilmektir. Eğer, kalabalık bir çevre ve organizasyonlar yeterli olsaydı insan, kendisini kalabalık içinde de yalnız hissedemezdi. Anlamaya ve anlaşılmaya gayretin olduğu, güzel niyetlerle çevrelenen sıcak bağların ve paylaşımların olması sosyal olan yanımızı tatmin eder ve yaralarımızı şifalandırır. Sıcak bağ kurabilmek için ilk adım kendimizi keşfedebilmekten geçer; rahatsız olduğumuz tutumları biz başkalarına gösterebiliyoruz, kendimizi ifade etmeden bizi anlamalarını bekleyebiliyoruz, anlamaya gayret etmektense hep ilk adımı karşıdan bekleyebiliyoruz hatta bazen kaybetme riski barındırdığı için sevmekten bile kaçabiliyoruz. Sevmek biraz da cesurların becerisidir. Sevgi, tüm komplekslerin üstündedir.
-İfade
Kompleks hangi alanda olursa olsun utanç duygusuyla karakterizedir. Yargılanma ve kabul görmeme korkusuyla insan, kusurlu olduğuna inandığı alanı saklama eğilimindedir. Saklama eğilimi, “ötekilerin gözünde nasıl görünüyorum?” endişesiyle ve diğerlerinin vereceğine inanılan olumsuz tepkileri hayal ederek beslenir. Konuşabilmek, ifade edebilme becerisi komplekslerden kurtulmanın ilk adımıdır.
Buradaki önemli nokta kiminle konuştuğunuzdur. Yakınlarınız, sorunlarınızı küçültme, inkar etme, genelleme ve tavsiye verme gibi tutumlar içine girebilir. Örneğin; siz vücudunuzla ilgili bir kompleksinizden bahsettiğinizde abartıyorsun, gayet güzel, herkeste var, şunları yap iyi gelir diyebilir. Sizse anlaşılmadığınızı hissedip daha kötü hissedebilirsiniz. Terapide, mevcut olan kompleks, geçmişin yara izi olarak ele alınır ve var olduğu haliyle kabul görmeye layıktır. Kaynağında, saplantı haline gelmiş duygularınıza odaklanılır. Beyinde, sorunların profesyonel çerçevede yargılardan ve akıl vermelerden uzak bir tutumla ele alınması komplekslerin dindirilmesine olanak sağlar.
-Pratik
İnsan, kendisine dair bir konuda yetersiz hissettiğinde başka özelliklerle o şeyi telafi etme yönelimindedir. Örneğin; kendisini fiziksel olarak beğenmiyorsa, herkesten daha entelektüel, eğlenceli ve şefkatli olmak için gayret edebilir. İyi bir evlat olamadığına inandıysa ya da ebeveynlerini affedemediyse mükemmel bir anne ve baba olmaya çalışabilir. Boyuyla ilgili kompleksi varsa sürekli yüksek tabanlı ayakkabılar seçebilir. Başta akıllıca gözükse de kaçınma gibi aşırı telafi davranışları da komplekslerin sürdürülmesine ve acı çekilmesine neden olabilir. Böyle bir durumda birey, kendisini ve iç dünyasını gözlemleyebilir, durumlar karşısında ve bir diyalog esnasında, içinden geçenlere yargısız tanıklık yapabilir. Çocukluk ve ergenlikte manipülasyonlara çok açığızdır ve kendimizle ilgili doğru olmayan inançlar geliştirmiş olabiliriz. Bireyin, kendisi hakkındaki negatif kök inançlarını nasıl sürdürdüğünü gözlemleyebilmesi ve ötekilerin tepkilerini, nasıl çarpık şekilde algılayabileceğini yargı ve duygu oluşturmadan gözlemiyle fark edebilir. “Bu inancım ne kadar gerçekçi?” diye sorgulamanın avantajları çoktur. Komplekslerinize meydan okumak için aşırı telafi ve kaçınma davranışlarınızdan kademeli olarak uzaklaşabilirsiniz.